27 Mart 2013 Çarşamba

Büyük Dedecik, Huzur içinde Uyu...

Ne zamandır yazmak istediğim bir türlü elimin gitmediği bir konu. Elinde büyüdüğüm, annesinin ismini taşıdığım bir tanecik dedem... Melek oldun, yanımızdasın, aslında hep izliyorsun bizi biliyorum...

En son bayram tatilinde rahatsızlığını hissetmiş olmalıyım ki ısrarla oğlumu sana getirmek için uğraştım. Oğlumu gör, ismini kulağına ezanla sen oku istedim. İyi ki de yapmışım.

Canım oğlum büyük dedesini pek sevdi, onun göğsünde uyudu. Dedesinden Arda Boyları şarkılarını dinledi. Keşke bir kez daha görmek nasip olsaydı.



Aslında bu fotoğrafları çekerken dedem Arda'yı tutacak kuvveti zor buluyordu. O yüzden desteklemiştim zorlanmasın çocuğu düşürmesin diye. Göğsünün üzerinde uyurken tabi keyfi yerindeydi. Özellikle de aşağıdaki fotoğrafı çekerken dedemin yüzündeki o masum, garipsi ifade aklıma birden 'dedem ölecek mi' sorusunu getirdi. fakat aklımdan bu kötü düşünceyi hemen kovdum. Nitekim hislerimde pek yanılmamışım. 


Dedemde kasık fıtığı vardı. Onu çok zorluyordu. Hiçbir hastane kabul etmiyordu ameliyat etmeyi yaşından dolayı. Sonra Kent hastanesinde bir doktor bulmuşlar. Güven vermiş. Cuma ameliyata girecek bu dertten kurtulacaktı. O gece şokla geri döndürmüşler. Ben de ameliyat olacağını duyunca perşembe akşamı gitmek istemiştim. Fakat çocukla tek başıma nasıl gideceğim diye endişelendim. Bir de Arda'nın aşıları vardı cumartesi günü. Bilsem giderdim. O gece dedem kalp kirizi geçirmiş. Yani 6 Aralık perşembe, 2012. Şokla geri döndürmüşler. Sabah babam Romanya'ya Sakıp Abi'yi yollayalım deden rahatsızlandı. Oktaylar geliyorlar deyince işin ciddiyetini anladım. Gürcan amcamı aradım durumu anlattı. O an bilinci yerinde değildi. Dua etttim hep gelsin diye. Sonra hemen çocuğun aşılarını yaptırdım ve akşama gittik. Cumartesi günü dedemi gördüm. Çok iyi görünüyordu. Meğer adrenalin vermişler. O yüzden iyi görünüyormuş.

Ertesi gün de gittiğimizde nabzı yükselmesin diye ona görünmedim. Yoğun bakımın kapısından  baktım. Hastabakıcıdan kesme şeker istedi. Yok burda amca deyince de 'Yok muuuu' diye şaşırdı. Uzun zamandan beri ilk kez sesini bu kadar iyi duyuyordum. Fakat dedemin ağzı açıktı. Daha kötü görünüyordu. Bir de herkese beni eve götürün diye yalvarıyordu. Keşke getirseydik diye çok hayıflandık. Fakat böyle olacağını bilemezdik ki. Sonradan öğreniyoruz ki yaşlılar şokla geri döndürülünce ancak 4 gün yaşabiliyormuş. Keşke doktorlar bize umut olmadığını söyleselerdi de evinde vefat etseydi. İstediği gibi...

Ne desek boş. Dedem çok  farklı bir insandı. Hem çok dindar, hem de çok moderndi. Kaçırdığı bir tek cuma namazı vardı. O da şokla geri döndürüldüğü sabahın Cuma'sı. Yoğun bakımdan yaşam savaşı veriyordu ve bilinci de henüz yerine gelmemişti.

Pazar günü yemek vermeye başladılar. Biz de iyileşiyor diye mutlu olduk. Yorgunluğunu da solunum cihazından ayırmalarına bağladık. Kendi nefes almak için çaba sarfediyor yoruluyor dedik. Fakat yavaş yavaş bize veda ediyormuş melek dedem. En son pazartesi günü dediği, 'ben buraya 3 gün için geldim, 5 gün oldu' sözü çok manidar. Bu sözü söylerken 4. gündü. Fakat dedem gerçekten ordan 5. gün çıktı. Ama morgdan...:(((

Bunları ilerde oğlum okusun ve dedesiyle anılarını görsün diye yazıyorum. Yoğun bakımdayken oğlumu yanına götürmeyi çok istedim. Bir kez daha görsün dedim. Fakat küçücük bebekti Arda. Yoğun bakıma da sokmuyorlardı.  Zaten bunu kimse de onaylamazdı.

Keşke bir kez daha görebilseydi, yine dedesininin üzerinde uyuyabilseydi oğlum. Dedem ailesini hep sayar, numaralandırırdı. işte 1 numara Rahime Oğlu Ramadan ve 35 numara Rahime Oğlu Arda Batu....



1 ve 35 numara huzurla uyur, 35 numaranın annesi yukarıya gidip kahve keyfi yapar ve tam bir saat 35 numara 1 numaranın üzerinde uyur...




Ve konu mankenimiz Timucin. Malesef bu fotoğraflardan bir zaman sonra ayağını kırdı. Ama öyle bir yerinden kırmış ki, belden itibaren alçıya aldılar. Dedem buna çok üzülmüş çünkü dedemin topallığının sebebi de buymuş. 5 yaşındayken bacağını kırmış ve ondan sonra topal kalmış. Timucin de öyle olmasın diye çok üzülmüş. Ameliyata girmeden bir gün önce de (giremediği ameliyat)  doğru düzgün doktora götürün diye tembihlemiş. Bir de Timuçin'in ayağını önce yanlış alçıya almışlar sonra o alçıyı testereyle kesmişler ve bu işlem sırasında anneyi yanına almamışlar. O yüzden de dava açın o doktorlara diye de söylemiş. Bu bir vasiyettir. Çünkü Timuçin'in o olay yüzünden psikolojisi çok bozuldu. Halüsinasyonlar görmeye başladı ve uyumaya korkuyordu. 

Bir de aşağıdaki fotoğraflarda dedem arkaya uzanmış yatıyor. Hali yok.... Canım dedem...


3 yorum:

  1. Mekanı cennet olsun, bizzat tanışmak nasip olmadı ama anlattıklarınızdan ne kadar bilgili,neşeli, sevecen,şakacı... bir insan olduğunu tahmin etmek zor değil. Allah rahmet eylesin.

    YanıtlaSil
  2. Başınız sağ olsun, Allah yakınlarına sabır versin. Dedenize Allah rahmet eylesin. Timuçin'e de geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  3. Zeliha'cım keşke nasip olsaydı. Hakkaten çok başka biriydi....

    Fadiş. Çok teşekkür ederim. Dedemin korktuğu gibi Timuçin'in de tek bacağı 2,5 cm kısa kaldı. İyileşir muhtemelen ama iyileşmeme ihtimali de var demiş doktorlar...:(

    YanıtlaSil