31 Mayıs 2013 Cuma

Parkta takılmaca

Tatile gitme heveslerimiz sürerken, havuz da malesef henüz açılmamışken, zamanımızı bol bol  değerlendirdiğimiz alan da tabi ki sitemizin parkıydı. Oturma becerilerini tam olarak yerleştirmiş olan Arda bey artık salıncakta sallanabilir....İşte salıncakta zaman zaman düşünceli, zaman zaman şaşkın, zaman zamanda esneyen uykulu halleriyle Arda Batu!

 Bilmiyorum benim oğlum olduğu için mi öyle geliyor ancak bu çocuğun karizması annesi olarak en başta beni bitiriyor. Delici bakıylarıyla fotoğraf çeken annesine de poz vermeyi ihmal etmeyen, tatlı bıdığımın en beğendiğim birkaç karesi de şöyle:




 Haberim yokmuş gibi çek Panpa:)


 Heyyy gidi günler heyyy, daha dün el kadardım. Ne oturabiliyordum, ne dönebiliyordum. Şimdi oturmuş salıncakta sallanıyorum. hayat denilen bu şey ne tuhaf be:)


Bu fotoğrafların kolaj yapılmış, instagramda paylaşılmış ve pekçok beğeni görmüş hali de şöyle:



Emekliyoruz ve Ayağa Kalkıyoruz

Ne zaman yapacak ne zaman yapacak diye beklerken, ikisi aynı günde oldu. Arda Batu bugün bir anda emeklemeye ve ayağa kalkmaya başladı. 2 metre kadar bir alana, sırf bilgisayarın tuşlarına basmak için geldi. o anda Skype'de annem ile konuşuyordum. Hedefe ulaştı. Geldi. Tek tuş ile bağlantıyı kapattı:) Büyük başarı oğlumm!

Bunu nasıl mı keşfettim? Bir gün rutin yatma öncesi yaptığımız gibi üzerini değiştirip, meyvesini yedirip yatırdım. Arkasından da odasından çıktım. Bu eylem sonrası döne döne 15-20 dakikada (bazen yarım saatte) uykuya dalıyordu. Hele ilk dişi çıkardıktan sonra bu süre iyice kısalmıştı. Bir süre sonra odasından sesler kesildi. Uyudu herhalde dedim. Elimde bişeyler vardı. Hemen gidemedim. Bir iki dakika sonra çığlıkla gülme seslerini duyunca şaşırdım. Gittiğimde manzara buydu:




Anne olarak son derece mutluyum. Yavaş yavaş muzurluklar başlıyor. Evet zor biliyorum ama ne yapayım. Yaramaz çocukları da seviyorum. Yeni bir şey keşfettiyse ve yaptığı bu yeni şeyden çok haz alıyorsa alt dudağını ısırıyor, gözler pörtlüyor, pat pat vuruşlar ve zıplamalar. Tabi bunun yanında masa, sandalye, koltuk kenarı, ne varsa ısırıyor....Ay acaba ikinci diş mi geliyor????














30 Mayıs 2013 Perşembe

Minik yaramazım:

Elbette müjdelemek lazım. Arda Batu artık dönüyor. Döndüğünü de minderin altına girince anladık:) 

Senin o ağzını gözünü yerim tosunum...
Oturabilmek harika birşeymiş anne:)))))



Birde şu dilinin ağzının içinde nasıl ikiye katlandığını çözebilseydim:)

Ayy Ek gıdaya da geçeli çok oldu. Öyle ki artık Kurabiye canavarı olacak kadar becerikliyiz:)

 uyku vakti gelince de itinayla arabada uyunur. Hemide melekler gibi....

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Yumurta Alerjisi

Daha önce ek gıdaya başladığımızda yumurtayı sorunsuz vermiştim. Bir güzel yiyordu. Fakat, memeyi bırakıyor endişesiyle ek gıdayı kesmiştik.  İki hafta gibi bir aradan sonra tekrar ek gıdalara başladık. Fakat bu kez doktorumuz daha yavaş başlamayı tavsiye etti. Önce sebze çorbasına başlayalım, onu takip eden hafta da kahvaltıya tekrar başlarız dedi.

Bu arada İzmir'e gittik. İzmir'de çorbasını yaptık. Fakat Menderes'teki bahçemizde kendi yetiştirdiğimiz tavuklardan alınan, mis gibi köy yumurtaları varken, ben tam yedirmesem de, yumurtanın da bir tadına baktırayım dedim. İki pirinç tanesi kadar yumurta verdim. Arkasından da uyudu ve uyanır uyanmaz yengemlere gittik. Orda da yengemin gazına gelip, karpuz yedirdim ve 'deresuyu' içirdim. Eve geldiğimiz de de öğlen uykusunu uyuttuk ve uyandığında alıp oyun oynaması için salona getirdik. Arkadaşım Hatice de oğluyla birlikte gelmişti. Oyun oynarken birden ağız dolusu kustu. Çok yersiz anlamsız buldum ve püskürterek kustuğu için endişelendim. Doktorla konuştum. Sudan olduğuna emindim... Bundan sonra sebze çorbasına da başlamayı bir iki gün ertelemeye karar verdim çünkü miğdesinin toparlanmasına izin vermeliyiz diye düşündüm. Doktorumuz da bunu onayladı.

Takiben iki gün sonra çorbasına başladık. Onun dışında hiçbirşey vermedim. Fakat bir hafta sonra sabah annem yine çay kaşığının ucuyla yumurta tattırdı. Yine köy yumurtası tabi... Annem uyuttu, ben de dışardaki bazı işlerim için çıktım. Fakat annem arayıp tekrar kustuğunu söyledi. Öyle olunca yumurtaya alerjisi olduğunu anladım. Çünkü o gün başka hiçbir besin vermemiştik. Hatta çorbasını bile henüz içmemişti. Eve geldiğimde önceki kustuğu günden çok daha bitkindi. Rengi bembeyazdı. Hali yoktu. O kadar ki ayağa kalkmak için elini bile uzatamıyordu. Meme verdiğimde ağzını açacak mecali yoktu. Sonra zor bela bir iki damla emzirdim. Emdikçe açıldı. Sanırım 100 cc kadar içti. Sonra o gün bizi evine ziyaret için bekleyen kuzenim Leyla'yı arayıp, gelemeyeceğimizi, Arda'nın iyi olmadığını söyledim. Fakat ben daha telefonla konuşurken emdiklerinin hepsini bir çırpıda kustu. Doktoru aradım, aynı şeyin devamı olduğunu, endişelenecek birşey olmadığını söyledi. Köy yumurtasının normal yumurtadan ağır olabileceğini, bu nedenle daha önce verdiğim yumurtaya değil, buna reaksiyon göstermiş olabileceğini söyledi....

Bu yüzden, dedim şehir çocuğu herhalde, bizi köy yumurtası değil, şehir yumurtası paklar. Daha önce verdiğim gibi keskinoğlunun yumurtasından aldım. Kaynattım. bir çay kaşığı kadar yedirdim. Sabah uykusu için yatırdım. Bir saat 15 dakika sonra gittiğimde uyanmış, tavana bakıyordu ve kulağıyla oynuyordu. Uyku arası herhalde deyip müdahale etmedim. 5 dakika sonra tekrar gittiğimde yüzüstü dönmüştü. Bir iki kere kafasını kaldırdı. Ben de herhalde uykuya dalmaya çalışıyor deyip, yine müdahale etmedim. İçeri gittiğim gibi hafif bir ağlama sesi duydum. Tamam uyanmış demek ki sıkıldı deyip almaya gittiğimde ise bir baktım ki yüzüstü yatarken meğer yatağa kusmuş. Yediği tüm yumurtaları çıkarmış. Hali de fena. Hala kusmak istiyor fakat kusamıyor. Doktoru aradım Motilium diye bir şurup tavsiye etti. Aldım, verdim fakat şurubun çok etkisi olduğunu zannetmiyorum. 1-2 saat kadar kusmak için çabalayıp kusamadı. Ben de İzmir'de yaptığım gibi ağzının tadını değiştirmek için önce biraz elma suyu içirdim ve arkasından emzirdim. Emdiği tüm sütü çıkaracağını biliyordum ama sütle birlikte, çıkamadığı balgamları da çıkaracak ve bulantıdan kurtulacak diye düşünüyordum. Hakikaten de öyle oldu. Arda kustu ve o kusmadan sonra toparladı....

Akşama yine sebze çorbasını yedirdim. Tam yedirirken kaka yaptı. Bir anda tüm odayı yumurta kokusu aldı. Altını açtığımızda da kakası dehşet derecede yumurta kokuyordu. İnanamadım. Bir çay kaşığı bile etmeyecek miktarda yumurta nasıl bu kadar etkili olabiliyordu.

Bir de şöyle birşey var. Ben önceden yumurtayı daha iyi haşlamıştım. İzmir'de biri kayısı kıvamında vermek gerektiğini söyledi. Ben de ondan sonra çocuğu tıkamasın diye biraz daha az pişirmeye başladım. Acaba öyle olunca bakteri mi geliştirdi. Bu da Seyhan'ın hatırlattığı birşey, ve oldukça mantıklı geldi bana. Bence yumurta çok iyi haşlanmalı. Ayrıca iyi haşlanmış yumurta ağızda rahatça dağılıyor. Çocuğu tıkamaması için benim önceden yaptığım gibi arkasından pekmez ve su vermek yeterli bence.

Bir daha yumurta mı? Tövbeee demiyecem. Çünkü 2 ay aradan sonra tekrar deneyecem. Fakat anladım ki çocuk öğürdüğü zaman zorlamamak lazım.  Çünkü daha önce itirazsız yediği yumurtayı, bu kez yememek için direndi fakat ben onu zorladım. Özür dilerim oğlum.... Bir daha yapmayacağım. Söz.... İki ay sonra denediğimiz de eğer istemezsen seni zorlamayacağım.... Bugün çok korktum gerçcekten. Yalnız olsama çok panik olurdum. Allahtan ki komşum Seyhan vardı. Destek oldu. Çok teşekkürler kendisine. 

Dişimiz Çıktıııı!

Sonunda  diş buğdayı partisi yapabileceğiz. Yuppiii...Haydi Bakalım Sayın Z&S Bakeshop'un yaratıcı elleri. Gösterin hünerlerinizii....

Arda'nın 2-3 gündür uykuları fena. Uyumamak için fena direniyor. Bağıra çağıra ağlıyor, geceleri saat başı ağlayarak uyanıyor ve onu sakinleştirmek de çok zor oluyordu. Bugün sabah kahvaltıya Seyhan'cığım ve güzel kızları gelince, ona durumu anlattım. Seyhan, Zeynep Lal'in de 2-3 gün huzursuz olduğunu arkasından diş patlattığını söyledi. Fakat ben daha önce her huysuzluğunu dişe yorduğumdan ve arkasından birşey çıkmadığından kendimi heyecanlandırmayayım dedim bu kez....

Fakat doğruymuş. Akşam üzeri Arda'nın diş temeline bir baskı yapıp deneyeyim dedim. O da ne, minik birşey parmağıma battı. Oğluşumun ilk dişi. Demek ki minik oğlum, birkaç gündür ondan huysuzmuş. Yazık, kim bilir ne kadar canı acıdı minik oğlumun....


12 Mayıs 2013 Pazar

Anneler Gunü

Bugün ikinci Anneler gunüm. İlkind bebeğim karnimdaydi. Bugün ise yanımda. Her iki anneler gunünde de. Oğlum için hediyeyi annem düşündü. Gecen yil tava, bu yil da uzerinde 'yilin fedakar annesi' yazan bir plaket aldım. Arda plaketi ısıra ısıra geldi. Kemirmesini yarıda kesip bana uzattı. Ben actım, okudum. Öpüp oğluma teşekkür ettim. Sonra benden geri alıp kaldığı yerden kemirmesine devam etti.











Huzur

Bakın ben yer yatağında kiminle uyuyorum. Huzurun ve mutluluğun resmi bu iste...

Litte Swimmer TGRT

Little Swimmer Arda Batu ünlü oldu. TGRT Haberlerine çıktı. röportajda ağladığı için yayınlanmamış olmasına rağmen, haberin genelinde görünen Arda'ydı. Hele o dalışları ve en son haberin bitiminde ayak çırpması, görülmeye ve takdire değerdi. Bırakın övüneyim. Oğlum yetenekli:)

Haberi görmek için tıklayınız!

'Erkek' Evlat Yetiştirmek

Yazının başlığı merak uyandırıyor değil mi? Çünkü ataerkil bir toplumda yaşıyoruz ve erkek yetiştirmek kız yetiştirmeye göre daha kolay görünüyor. Pratikte belki öyle, fakat aslında çok sorumluluk isteyen birşey. Cünkü, erkek evlat anneleri aslında toplumun elbette kaderini değil ama kültür seviyesine çok şey katıyor.

Evet ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. fakat bu toplumu kim ataerkil yapıyor. Neden ataerkil, hiç düşündünüz mü? Ataerkil çünkü biz öyle olmasını istiyoruz ve biz  erkek anneleri olarak evlatlarımızı öyle yetiştiriyoruz. Bu o kadar ciddi bir konu ki, bugün medyada çok sık rastladığımız kadına şiddete kadar giden, fakat bununla da sınırlı kalmayan bir konu.Yaşadığımız bu erkek egemen toplumda, erkekler bilinçli olacak, adaletli olacak ki, kadın da hakettiği yeri alacak. Ve bu bu kadar da zor olmamalı. Çünkü kadınlar nasıl erkek annesi oluyorsa, erkeklerde kız babası oluyor öyle değil mi?

Kadınlar olarak toplumda önemli sıkıntılarımız olduğunu hepimiz biliyoruz. Evet, belki kadın olarak erkek evlatlarımızın beyinlerinin işleyişlerini değiştiremeyiz. Ama onları sorumlu, kadına saygı duyan, kendini kadından üstün değil, eşit gören, bu zihniyeti savunan ve davranışlarıyla baskalarına, hatta en basta kendi cocuklarına örmek olan bireyler yetistirebiliriz. İste bunu başarırsak gercekten anneliğin ne kadar kutsal bir gorev olduğunu bir kez daha kanitleyabiliriz.

Bu yazı uzun zamandan beri beni rahatsız eden bir mevzudan çıktı. Aslında daha hamilelik döneminden anlatmaya başlasam daha doğru olacak.

Doktorumuzun bebegin cinsiyetini tahmin etmesi benim icin bildigim bir seyin tasdikiydi. Çünkü icimde inanılmaz kuvvetli bir his vardı erkek olacağına dair. O kadar ki, doktor kız dese 'emin mısın? Doğru bak' diyebilirdim. Genelde kız cocuklarını sevsem de çok mutlu oldum.İlk soku bunu aile bireyleriyle paylaştığımda aldım. Esimin Baba tarafı dogu kökenli olduğu icin, erkek doğuracak olmam beni sanki herkesin gözünde biraz daha yüceltti. 'iste şunların gelinleri erkek doguramamis da....' Meger erkek doğurmak ne önemliymiş.

Arda dogunca da sevgi sözcükleri hep Arda'nin erkekliği üzerindeydi. Bir yerde kendimi tutamayip 'ben Arda'nin erkek olmasını bir meziyet olarak görmesini istemiyorum. Baska meziyetleri olsun dedim' hatta ileri gidip kız olsaydı .... Mı diyecektinuz' dedim. Söylediğim soz kulağı çok rahatsız ediyordu. Peki ama aynısı erkek icin olunca neden rahatsız etmiyor. Sanırım ataerkil toplumun temellerini ve hatta kadının ikinci olanda görülmesinin temellerini biz böyle atıyoruz.

Bu konuyu birkaç yakın arkadaşımla konuştum. esime de düşüncelerimi anlattım. Düşüncelerimi onaylamakla kalmadı, kendi tavrına da ceki düzen verdi. Ondan da aile icinde de bu sekilde vurguların önüne geçmeye çalısmasını rica ettim.

Derken gecen gün bunu 4 yasında bir oğlu olan bir arkadaşımla kahvaltı icin bana geldi. Kendisinin oğluyla yaşadığı bir tecrübe duygularıma tam tercüman oldu. Kendisini banyodan çıktıktan sonra  gören oğlu, gözyaşlarına zor hakim olmuştu. Dokunsa ağlayacak durumdaydı. Ona ne olduğunu sorduğunda ise, 'anne ben  sana '....' alırım tamam mı, benim param var' demişti. Nerden alacaksın oğlum diye sorduğunda da 'Paladium'dan demişti:))))

Arkadaşım bunu okulun pedagogu ile konuştuğunda ise, benim eşimle konuştuğum olayı tam olarak, yüzde yüz tasdikleyen bir cevap almıştı. Pedagog demişti ki, 'oğlunuzu severken, onun erkek olmasını vurgulayan sözler mi söylüyorsunuz? İşte kadınları yatağa atmaktan başka birşey düşünmeyen, kadınları ikinci sınıf gören erkek modelinin temellerini biz böyle atıyoruz'. Ne kadar anlamlı değil mi? Eşlerimizin sahip olmadığı özellikleri evlatlarımıza öğretiyoruz, ya da öğretilmesine müsade ediyoruz. Gerekli tepkileri vermeyerek, ataerkil toplumun kuvvetlenmesine katkıda bulunuyoruz. Temellerini kuvvetlendiriyoruz.

İşte bu çocuklar büyüyünce, eşlerine saygı duymayan, onlara ihanet eden bireyler haline geliyorlar. O kadar gözleri kör oluyor ki, kendilerinin eşlerine, sevgililerine yaşattıklarını bir gün başka birinin kendi kız kardeşlerine, ablalarına, hatta ve hatta kız evlatlarına yaşatabileceğini düşünemez, görmek istemez... Erkek çapkınlık yapınca, 'elinin kiri olacağından', artık bu çocuklar, ablalarını, kızkardeşlerini, ve hatta kız çocuklarını bu konuda savunamazlar. Çünkü savunmaya yüzleri yoktur. O erdeme sahip değillerdir. Kendilerinin örnek olacak bir yanları olmadığı için, sessiz kalmak zorundadırlar. Maddi destek olsalar bile, manevi destek olamazlar.

Ben böyle bir evlat yetiştirmek istemiyorum. Umarım da öyle olmaz. Dilerim ki evladım adaletli olsun. Bana da, sevgilisi veya eşine de, ilerde olursa kız evladına da.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Ayak Parmağın Emen Arda ve İzmir'de Aşırı Uyarılma problemleri

Bugün Arda Batu'yu öğlen uykusu için yatırdım. Bir süre sonra yanına gittiğimde ayak parmağını emiyordu. Bu tarihe düşülmüş bir nottur. Ben de 'cuk cuk' seslerini duyunca, elini emiyor zannettim. Meğer bizimki ayağını ağzına kadar dayamayı artık becerebiliyormuş. Üstelik bu hareketi ilk kez yapıyormuş gibi de görünmüyordu. Muhtemelen ben daha önce farketmedim.

Bu arada İzmir'deyiz ve aşırı uyarılmadan dolayı Arda Batu'nun uyku düzeni, özellikle de uyku kalitesi son derece bozuldu.